Cuma

12

tayfun
kaşınıp da düşen kolun kanıyla yıkandım
ses: her boşluğu yüreğin avlusu açılmayan

rengidir ellerinin

çocuğu uyudu sanarak öpen babaların "erkek"
gölgesi (yırtık sesi) bir boşluk ışığı kendisi
sanacak
şiddet gölgesi ardından akan bedeni
yani üç-beş bilgisi kadim bir hayatın bıçak izi
çekmece ve uyanılmamış bir kulağı açık geceden
hiç bırakılmamış sevdaların tınısını kusarken
birileri
onlar şen ve kendileri
bir ses bir sesi çağırırken kucağa açılırken
kundak bezleri elimiz uzanırken ardına akan
her ter damlası ile -dedim ya sanılan rastgele
bir bekleyiş herkes yine birileri-



ayna sırrını boşluk kılar her yüz kadını arar
susarken sureti taşıyan o duvarları odaların ışık
bir kez yanıp söndü soluk hatırlandı damar attı
silah sesi –ne çok- çekmece hala açık yastık
yüzleri titrek


yırtılanın küçük heceleri rüzgarın
çaresiz bir çağrı bir kadının içine bakıp da
bulmaya çalıştığı
ses:

nefes:

bir hiç'in görkemi:

sankisizliğimizin boyun ağrısı

ayna:

bir bedenin bir yol boyu açılması için tarazlandı
teni

gidiş:

ateşin yaldızlı gölgesi döndü baktı
çekmece kapandı

süzme saçlı daveti için bir katilin sırtı dönük
aynalarda bir kadının kulağından akan gölgesi
antenler uzanılan yarı açık dudaklar titreyiş
uzanılan dudakların dişiliği


bir dişinin dişiliğinden yarı açık dudakların dişi
titreyişi (ne güzeldin)



kurak ve yorgun ışıklarıyla kent kılınmış
bilmezliği sönen bir aşkın mumu söndürüşün
ben uyudukça ve is dolu yüreğim kapkara
ısırılıp da kabaran kuytusu sert geçmişin
parmaklarında emdiğim izi ben olan
erkekliğinde öldüm ben abla sen anne ve sevgili



ses: (çekmece içinde tekme sesleri)

Hiç yorum yok: