Cuma

4

geceye çıkışım lodosun
ardından ışıkları yanan
pencerelerde huzursuz
insan gölgeleri bir silah
sesi birinin ismini
bağırmakta kapıda kalan
duvarımda yükselen
dumanları siyah çatılar
serinliğini kaç gün taşırım
dudaklarının mum ışığı
seçer nesnelerini hiç
farkedilmeyen yürüyelim





açılır perde bir kadın
öyküsü kapanır erkek “bu
hayatta beni ne kadar
mutlu ettiğini asla
bilemeyeceksin” yazı
yazmak akan ucuyla bir
yüreğin çarpıntım var en
uzun uyuduğum gecenin
ardından bedenimi iten
ikinci bir beden nabzını
tenime dayayıp en uzun
yılın ardından sırtını elime
verip durup bakmam
gözlerine dokunduğum
en derin yerinde akan su
şaşkınlığın alt dudağın
nasıl bir çölsün nasıl
yolculuk






ben tatil olayım ses
mekanı taşır istemem
atölyenin kapısından
söküldü ismim sessiz orası
da nedir merdiven
serinliğinde bizi tutan
nedir dizlerin avucumda
kalsın istemem bir resime
çok baktım şapkası kitabı
sakalı ile ayaklarını uzatan
-neye- bir resmi çok
çizdim gözüne doğru büyüdü






silindi erkeklerin
arasında bir kadının sana
benzeyen sesi oturup da
kaç penceresini bir evin
izlemen çağırman avluya
birini yukarıdan inmen
bir ranza masanın üstünde
beyaz uzun süre bekleyip
yanına sözünün bedenini
tutan bir erkeğin seni
güzel kılması iki taş arası
yürümen kuşkızın kitaplar
tanıklığımın gözleri çok
yorgun ben yaşlandım sen
gökyüzünde iki kanat
çok mu şey uykular
bölünmesin isteyip
boşluğa bakmak

Hiç yorum yok: